ŞEHRİN İÇİNDE AMA ŞEHRİN GÜRÜLTÜSÜNDEN UZAKTA

Rumelifeneri ve Rumelikavağı arasında yer alıyor Garipçe Köyü. Yani, İstanbul’un içinde ama şehrin kaosunun ve gürültüsünün büsbütün dışında. Yeşile ve maviye doymak, İstanbul’un daha önce gitmediğiniz farklı yerlerini keşfetmek istiyorsanız Sarıyer’in küçük ve huzurlu köyü Garipçe güzel bir alternatif olacaktır.

Soba başında köy kahvaltısı
Bir yanınızın yemyeşil ormanlara diğer yanınızın maviliğe uzandığı keyifli bir yolculuğun ardından Garipçe Köyü’ne ulaşıyorsunuz. Bu küçücük köyde sadece üç restoran var. Güzel bir kahvaltı için önce lezzet derseniz benim önerim deniz görmeyen ama içeride soba başında sıcacık bir aile ortamında keyif yapabileceğiniz Asma Altı olacaktır. Asma Altı’nda hafta içi serpme hafta sonları ise açık büfe kahvaltı var. Aile işletmesi olmanın verdiği sıcak ve samimiyetle sizi kendine çeken Asma Altı’nda kahvaltının haricinde Karadeniz Mutfağı’nın lezzetli yemeklerini tadabilirsiniz. Benden size bir tavsiye, kahvaltı da etseniz yemek de yeseniz Asma Altı’nda sofranızda peyniri uzayıp giden bir kuymak mutlaka olmalı.
Önce manzara derseniz de tercihinizi deniz kıyısındaki Aydın Balık’ta martı ve dalga seslerinin eşliğinde güzel bir serpe kahvaltıdan yana kullanabilirsiniz.
Keşif yolculuğunuza devam etmeden önce ise teyzelerin köyün meydanı sayılabilecek küçük alanda kurduğu tezgahlara göz atarak hem onlarla sohbet edebilir hem de ev yapımı turşulardan ya da reçellerden alabilirsiniz.

Rumelifeneri’ne uğramadan dönmek olmaz
Garipçe’den çıktıktan sonra hemen dönüşe geçmeyin derim. Çünkü buralar İstanbul’un saklı cennetleri. Bana sorarsanız Garipçe’ye kadar gelmişken sürprizli bir yoldan ilerleyerek Rumelifeneri’ne uğramadan dönmek olmaz. Sürprizli diyorum çünkü hiç ummadığınız anda yolun her iki tarafında da karşınıza çıkan tabelalardan saparak muhteşem manzaralarla karşılaşabilirsiniz. 15 Temmuz Hatıra Ormanı sapağı bu sürprizlerden bir tanesi. Ormandaki ağaçlar henüz küçük birer fidan olsa da orada bekleyen Yavuz Sultan Köprüsü ve Anadolu yakasından göz kırpan bakir yeşil alan insanı anında etkisi altına alıyor. Benim şansıma hava biraz kapalıydı ama siz güneşli bir güne denk gelirseniz harika fotoğraflar çekebilirsiniz. Bu küçük fotoğraf molasının ardından Rumelifeneri’ne doğru yola devam edebilirsiniz.

Rumelifeneri’ne vardığınızda arabanızı bir sokağa park edip köy içinde mini bir yürüyüş yapabilir, meydandaki ağacın çevresinde toplanan yaşlı amcalarla sohbet edebilir, köyün eski günlerini dinleyebilirsiniz. Ardından ister arabanızla isterseniz de yürüyerek balıkçı teknelerinin sıralandığı limana inebilirsiniz. Şayet karnınız acıktı ise denizi ve balıkçıları hafif bir tepeden izleyebileceğiniz Mendirek Restoran’a oturarak balık keyfi yapabilirsiniz. ‘Yok biz daha acıkmadık ama bir tatlı güzel giderdi’ derseniz de Mendirek Restoran’ın güveçte sıcak helvasını tavsiye ederim. Limana giriş çıkış yapan balıkçı teknelerinin tatlı gürültüsü de bu enfes lezzetin cabası olacaktır…

Feneryolu Kuş Gözlem Kulesi’ni es geçmeyin
Her ne kadar bu huzurlu ortamı bırakmak zor olsa da hava kararmadan dönüş yoluna geçin derim. Çünkü dönüş istikametinde de sizi bir sürpriz bekliyor: Feneryolu Kuş Gözlem Kulesi. Ahşap kule uzaktan dikkatinizi çekse de giriş tabelası oldukça küçük ve ağaçların arasında gizlenmiş o yüzden kaçırmamak için çok dikkatli olmak gerekiyor. Feneryolu Gözlem Kulesi’ne geldiğinizde kuleye tırmanıp şahane fotoğraflar çekebileceğiniz gibi kulenin bahçesindeki banklara oturarak manzaraya karşı uzun uzun keyif de yapabilirsiniz.
Bolca oksijen almak çokça huzur depolamak istiyor ama tatile gidecek vakit bulamıyor musunuz? O zaman evinizden fazla uzaklaşmadan, İstanbul’un gürültüsünden ve stresinden uzaklaşmak için başta Garipçe ve Rumelifeneri olmak üzere Sarıyer’in şirin köyleri tüm sıcaklığı ve huzuru ile sizleri bekliyor.